Röportaj

“Sesi Gülen Adam” Koray Avcı’dan “Seni Çok Özlüyorum”

Kızılay Web Banner 950X100

Koray Avcı “Seni Çok Özlüyorum” dedi!

Koray Avcı, son albümü “Seni Çok Özlüyorum”u müzikseverlerin beğenisine sundu. Çıkışını Sezen Aksu’nun unutulmaz eseri “Gidiyorum”la yapan Avcı, birkaç gün içinde dünya sıralamasında 3 numaraya yükselmesinin gururunu yaşıyor ama yine de “Bu albümde rakamlar değil gönüller konuşuyor” diyor. Son dönemde ciddi değişikliği yaşayan, 2 ayda 20 kilo verip tarzını tepeden tırnağa yenileyen Avcı ile hem albümünü hem de bu değişimin sebeplerini konuştuk. Müzikten modaya, takıntılı hayranlardan aşka uzanan söyleşide Koray Avcı merak edilenleri anlattı.

*5 yıl önce “Aşk ile” albümüyle çıkış yaptınız ve sanki Allah “Yürü ya kulum” dedi. İlk albümle patlayanların çoğu aynı hızla yok olurken, sizin yıldızınızın parlamaya devam ediyor, sırrı ne?
– Biz albüm çıkarmadan önce de konserler yapıyorduk. Ben hep insan kazanmayı tercih ettim. Karşımda binlerce kişi olsa da hepsiyle tek tek ilgilenmek istedim. Belki de sahnelerim bu yüzden 3 saat sürüyor. Çünkü konserime gelen herkesi mutlu uğurlamak isterim. Karşılıklı okuyacağımız ortak şarkılarımız, hikayelerimiz var. Herkese hitap edecek bir repertuvarımız var. Bir tarzımız yok, her tarzımız var. Bu yüzden dinleyicilerimizle aramızda enteresan bir bağ oluştu.

*Ve şimdi yeni albümle müzikseverlerin karşısındasınız. Ne zamandır üzerinde çalışıyordunuz?
– Dördüncü albümüm “Seni Çok Özlüyorum” 28 Ağustos’ta çıktı. Üçüncü albümüm “Senin İçin Değer”den hemen sonra iki single çıkardım. O dönemde konser maratonumuz oldukça arttı ve stüdyoya girip yeni bir albüm çalışmasına başlayamadık. Pandemi döneminde orkestra arkadaşlarımdan Köksal ve Alper benimleydi. Bu süreci fırsata çevirdik ve çalıştık. Yeni albümün çalışmalarını daha önce başlatmıştım ama pandemi sürecinde hız verdim.Albümün her ayrıntısı ile tek tek kendim ilgilendim. Düzenlemeleri bana ait.

*Bu albümden de yine birkaç Koray Avcı hiti çıkar, her yerde çalınır, hayranlara hayran eklenir diyor musunuz?
– Böyle bir iddiam yok. Bu vakte kadar izlenme ya da satış konusunda hayal kırıklığına uğramadık. Ciddi rakamlara ulaştık. 16-17 hafta listelerde birinci sırada olduğumuzu biliyorum. Şu an albüm çıktı ve biz dünya sıralamasında 3’üncü sıradayız. Eğer rakamlara girecek olursak inanın bu konu çok uzar. Ama tek gerçek var ki, ben şarkı söylemeye ve insanları mutlu etmeye devam edeceğim.

*Yılda 200’e yakın konser; dile bile kolay değil… Sizi bunun için motive eden nedir; para mı yoksa gördüğünüz ilgi ve sevginin müptelası mı oldunuz?
– Sevdiğim işi yapıyorum. Sahneye çıkmadığım her gün kendimi eksik hissediyorum. Çünkü kendimi ifade edebildiğim tek yer orası. Bu yüzden son nefesime kadar şarkı söylemek istiyorum. Kendime örnek aldığım o kıymetli isimler gibi; Barış Manço, Neşet Ertaş, Cem Karaca, Zeki Müren ve daha niceleri… Hepsi de sahneden bu dünyaya veda etmek istemiştir. Bu başka bir his. Beni anlamanız için mutlaka sahnede izlemeniz gerekir.

*Konser ve müzik çalışmaları, size kendi hayatınızı yaşayacak zaman bırakıyor mu?
– Ben zaten hayatımı yaşıyorum. Bu benim hayatım. Konserler, bu maraton, bu gidiş geliş… Sorunuz sosyal hayatsa, evet onu da gerektiği kadar yaşıyorum. Konserlerimin, stüdyo işlerimin olmadığı zamanlarda dostlarımla oluyorum. Yapmaktan keyif aldığım becerilerime zaman ayırıyorum.

*Yüksek tempo yüzünden özlemini çektiğiniz hiçbir şey yok mu yani?
– Ailemle vakit geçirmeyi ve sabah erken kalkmayı çok özledim. Bir de arkadaşlarımın düğününe katılıp deli gibi eğlenmek… Mikrofonu elime alıp sahneye çıkmak yerine o özel gecede o özel insanlarla eğlenmek… Ha bir de sırt çantamı alıp program yapmadan yeni bir yere gidip, yeni insanlar tanımayı özledim.

*Kimsenin sizi tanımadığı yerlere gidip…
– Hayır… Söylediğim yanlış anlaşılmasın, beni tanımayacakları bir yere gitmek değil burada bahsettiğim. Beni tanımalarını istemeseydim zaten bu hayatı seçmezdim. Ayrıca tanınmaktan da gayet mutluyum. Bugüne kadar kimsenin fotoğraf isteğini geri çevirmemişimdir. Fakat şu dönemde pandemiden dolayı bu konuda biraz hassas davranıyoruz.

*Size “sesi gülen adam” diyorlar, o yakıştırma nereden çıktı?
– Daha albüm ortada yokken, daha sokakta şarkı söylediğim dönemde bir Facebook sayfam vardı ve dinleyicilerimle orada buluşurduk. Birbirini tanımayan birçok insan bana “Sesi gülen adam” diye hitap etmeye başladı. Benim de çok hoşuma gitti ve bu güzel insanlara bu ismi sırtıma dövme yaptırarak teşekkür ettim.

*İyi ama “sesi gülen adam” olarak anılsanız da size daha çok acılı şarkıları yakıştırıyorlar. O neden?
– Bunu kabul etmiyorum. Daha önce de söylediğim gibi gelip benim sahnemi izlemeniz gerek. Muhtemelen bu yakıştırmaları yapan arkadaşlarımız, beni daha önce sahnede görmemiş, sadece yorumladığım acıklı şarkıları izlemişlerdir. Ben acıyı bile doğru yorumladığım için muhtemelen bu ifadeyi kullanıyorlardır.

*İlk yıllarda daha kilolu, daha uzun sakallı bir Koray Avcı vardı karşımızda. Sanki aniden Anadolu çizgisinden uzaklaşıp büyükşehre yatay geçiş yaptınız; dar gömlekler, dar pantolonlar falan. Ne oldu da imaj değişikliği gereği duydunuz?
– Ben ilk dar pantolon ve dar tişörtlerle şarkı söylemeye başlamıştım sokakta. Sonra şalvar ve bol tişört giymeye başladım. Uzun sakal ise o dönemde tüm dünyada yaygın olarak kullanılıyordu. Ben Ankara’da büyüdüm. İstanbul’a gelirken de bir büyükşehirden başka bir büyükşehre geldim yani. Ankara’dayken de Anadolu çocuğuydum, İstanbul’a geldiğimde de Anadolu çocuğuydum. Halen de öyleyim. Ben sahnemde halen ikinci bölümde şalvar ve tişört giyerim. Yani değişen bir şey yok emin olun.

*Sakal…
– Sakal konusuna gelince… Bir dönem çok kiloluydum, uzun sakal kötü durmuyordu. Fakat zayıfladıktan sonra sakalımı da biraz zayıflattım. Sağlığıma dikkat ediyorum. Fazla alkol alıyordum o dönemde, baktım ki bana hiçbir faydası yok, uzun zamandır uzak duruyorum. Sigarayı bıraktım, spor yapıyorum. Artık vücuduma daha iyi davranıyorum. Hâl böyle olunca da o sakallar artık küçülen yüzümde ve vücudumda kötü görünüyordu. Anadolu benim kalbimde… Yani benim kıyafetimde ya da sakalımda değildi. Çağrımı yineliyorum, lütfen konserime gelin ve beni sahnede görün. Sadece arada bir kıyafetler değişiyor, sakalım uzuyor ya da kısalıyor. Koray yine aynı Koray.

*2 ayda 20 kilo vermişsiniz. Sizi hırslandıran bir olay mı yaşadınız?
– Beni hırslandıran öyle özel bir durum yok. Sadece artık daha temiz besleniyorum. Lisede okuduğum dönemde profesyonel olarak basketbol oynadım. Kolumda yaşadığım sakatlık yüzünden spora üzülerek ara vermiştim.
O dönemde yaşadığım sakatlık sonrası yanlış kaynadığı için kolum halen biraz yamuk durur. Spor yaparken derdim 50 yaşıma geldiğimde de esnek ve sağlıklı bir vücuda sahip olmak.

*Eski Koray’da sizi rahatsız eden neydi tam olarak?
– Beni rahatsız eden şey şuydu; böyle devam ederse sağlığımı kaybedecektim. Ve doğru olduğuna inandığım bir karar aldım. Diyet değil yaptığım şey zaten, temiz besleniyorum. Ayrıca canım istediğinde kebap da yiyorum, yarım ekmeğin arasına tereyağı da sürüyorum. Bak şu anda canım çekti mesela.

*Büyük bir hayran kitleniz var, peki takıntılı hayranlarla karşılaştınız mı?◊ Büyük bir hayran kitleniz var, peki takıntılı hayranlarla karşılaştınız mı?

– Tabii, çoook… Benimle evli olduğunu zannedenler var. Benimle sohbet ettiğini zannedenler var. Her konserime gelip, sonrasında her defasında fotoğraf çektirip de benimle bir şeyler yaşadığını düşünenler var. Benimle bir arkadaşlığı olduğunu zannedenler var. Sapkınlık derecesindeki sevgi herkesi olduğu kadar beni de rahatsız ediyor. ◊ Evlenmeyi düşündüğünüz ya da size şimdiye kadar bunu düşündüren biri oldu mu?- Evlenmeyi henüz düşünmüyorum. Çünkü daha gencim, 30 yaşındayım. Ama bana düşündüren bir şey oldu. Tatilde, arkadaşımın çocuğu elimi tuttu ve “Beni denize götür” dedi. Ben de aldım onu, denize girdik, oyunlar oynadık. O an bende çok değişik bir his uyandırdı. “Allah’ım çocuğum olsun” dedim. Tabii ki evleneceğim, çünkü eminim ki aile kurmak bambaşka bir duygu. Ama dediğim gibi henüz erken.

*Şöhreti taşıyamadığınızı, şımardığınızı iddia edenler var. Şöhret sizi değiştirdi mi?
– Benim hakkımda konuşanların ya da bu tür iddialarda bulunanların hazmedemediğini, çekemediğini düşünüyorum. Bu zamana kadar çıkan tüm asılsız haberler ve atılan iftiralar da dahil birçok şey karşısında susmayı tercih ettim. Doğru olmayan şeylere zaman ayırmak gereksiz. Bana atılan tüm iftiralardan hukuki yollarla alnımın akıyla temiz bir şekilde çıktım. Ki bunu bile magazinselleştirmedim ve haberleştirmedim. Şöhret beni değiştirdi mi konusuna gelince.. Herkes değişir. Değişime ayak uydurmak gerekir. Ben 18 yıldır çalışıyorum. Çocuk yaşımda çalışmaya başladım. Bu çalışmanın sonucunda da hayat standartlarımı yükseltmek en doğal hakkım. Ayrıca ben de insanım. Kötü geçen bir günümde bile yanıma gelen bir insana güleryüz gösterdiğim zamanlar oldu. “Şu an iyi değilim, başka zaman” dediğimde “Sen de şımardın” diyenlere de söyleyecek sözüm yok.



*Sahnede göründüğü kadar duygusal mısınız?
– Evet, duygusal biriyimdir. Öyle ağlak biri değilim ama çok duygusal adamım. Sahnede gördüğünüz kişi benim. Orası benim evim ve en doğal halimle ağırlıyorum misafirlerimi.

*Aşk desem… Ne dersiniz? Aşk kime benzer?
– Aşk, Nazım’ın şiirleri gibi, Cem Karaca’nın şarkıları gibi, Neşet Ertaş’ın isyanı gibi, Mahzuni’nin sevdası gibi… Bu ülkede sevgiye gönül vermiş insanların ortak dilidir aşk. Her şeyi kaybedelim ama aşkı asla. Bu kadar kötülüğün olduğu bir dünyada aşk mutlaka olmalı ki sevgi de olsun, merhamet de olsun, insanlık da olsun.

Kızılay Web Banner 950X100