Madrid ve İstanbul merkezli, Sinan Ufuk Nergis ve Vito Montaruli’nin sahibi olduğu Pasion Turca son 20 yıl içinde Loreena McKennitt’den LP’ye, Buika’dan Joan Baez’e, Cesaria Evora’dan Paco de Lucia’ya, Monica Molina’dan Mariza’ya, Nina Zilli’den Natalie Cole’a, Lara Fabian’dan Despina Vandi’ye yüzlerce ismi bizlerle buluşturmaya devam ediyor.
200’den fazla sanatçı 2000’den fazla konser ve dans gösterisi ile Türkiye ve dünyanın birçok ülkesinde hayranlarını sevilen sanatçılarla buluşturan Pasion Turca, Pandemi döneminde gerçekleştirdiği dijital çalışmalarla da dünyaca ünlü isimleri evlerimize getiriyor.
Harem Projesi ile Türkiye’den bir albümü ilk defa tüm dünyaya ulaştıran ve sektörde 20. yılını kutlamaya hazırlanan Pasion Turca’nın CEO’su Sinan Ufuk Nergis ile yeni projelerini, Pandemi sürecinin sektörde yarattığı değişimi ve “yeni normalde” sektörle ilgili ön görülerini konuştuk.
Yıllar içinde ülkemize Loreena Mckennitt’tan Buika’ya, Pink Martini’den Monica Molina’ya kadar yüzlerce ismi getirdiniz. Peki biz Türkiye olarak yurtdışında ne kadar biliniyoruz?
Yıllar önce Harem grubu ile dünya çapında büyük başarı elde ettik. Üzerinde yaşadığımız topraklar yüzyıllar boyunca farklı kültürlerin evi olmuş ve aslında bizlere çok zengin müzikal bir miras bırakmış. Öncelikle buna sahip çıkmamız gerekiyor. Müziğe moda gözü ile bakmamamız gerekiyor. Napoliten denince İtalya ya da Meksika deyince aklınıza şapkalar, pançolar geliyor. Bunlar ülkelerin hem kültür hem de müziklerinin kendilerini imajlamalarından kaynaklanıyor. Bu anlamda elimizdeki değerleri tanıtmak adına hem doğru stratejiler geliştirmeli hem de sanata olan teşvik ve sponsorlukları yetenekli insanları desteklemek, yeni eserler yaratmak ve bunu sürdürülebilir kılmakla devam ettirmeliyiz.
Aylardır birçok sektörde olduğu gibi müzik ve kültür sanat sektöründe de durgunluk yaşandı. Bu tarz kriz dönemlerinde kültür sanat sektörü nasıl aksiyon alıyor?
Bu süreçte dijitalleşmeyi ciddi olarak deneyimledik. Müzik dijital çağa geçince konuştuğumuz tek şey ilk önce gelir kaybımız olsa da dijital platformlar Covid 19 zamanı dinleyicimize ve seyircimize ulaşmada ya da belli sanatçıların markalardan para kazanmasında büyük rol oynadı. Ama her şeyden önemlisi paradan da önce iletişimimiz devam etti. Sanatçılar markalar ile ürün yerleştirme ya da markalar adına konserler düzenleme şansına sahip oldu. Toplumun dijital çağı tüketimi öğrenmesi sonucu taşlar zaman içinde yerine oturacak.
Uluslararası Festivaller bu dönemde ya ertelendi ya da iptal edildi. Dünya ile kıyasladığınızda ülkemizdeki Festivalleri yeterli buluyor musunuz?
Ana festivaller İstanbul’da toplansa da belli başlı şehirlerimiz uluslararası birçok festivale ev sahipliği yapıyor. İstanbul’da dünya ölçeğinde sayabileceğimiz birkaç salonumuz var. Antalya Piyano Festivali, Uluslararası Mersin Müzik Festivali, Uluslararası Ankara Müzik Festivali, Opera Balemizin Aspendos Opera ve Bodrum Bale Festivali, Uluslararası İzmir Festivali gibi çok özel festivallerimiz var. Mesela Bursa Festivali Türkiye’nin en uzun soluklu festivali. Çanakkale de Troya festivali düzenleniyor. Uluslararası Festival ve Organizasyonlar dünya ile etkileşimimizi de artırıyor. Avrupa kadar büyük ve fazla festivallerimiz yok ama şehirlerimizin farklı ve zengin kültürlerinin getirisi olarak onlarca festivale sahibiz. Geniş bir yelpaze içerisinde birçok iş yapılıyor
Bu süreçte özellikle sanatçılarla dijital ortamda çok aktif oldunuz; deneyimlerinizden bahseder misiniz?
Biz Pasion Turca olarak, 15 Mart itibariyle tüm sanatçılarımızla çok hızlı aksiyon aldık. 23 Nisan’da çocuklarımız için hoş bir video hazırlamak istedik ve dünyanın dört bir yanındaki sanatçılarımızdan birer video alıp keyifli bir montaj yaptık. LP, Pink Martini, Monica Molina, Mariza, Nina Zilli, Los Vivancos, Richard Clayderman’ın içinde olduğu 23 isim bizlerle 23 Nisan mesajlarını paylaştı. Şarkıcılarımız ile Türkiye’deki dinleyicilerine özel Spotify listeleri de hazırladık. Örneğin Monica Molina bir sürpriz yapıp Türkiye’de sevdiği şarkıcıların ya da ortak anıları olan isimlerin şarkılarından bir liste yapıp hayranları ile paylaştı. Her birinin kendi hayatındaki hikayesi ile birlikte Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Barbaros, Mustafa Sandal, Leman Sam gibi 18 şarkıcıdan 26 şarkı seçti.Barbaros ile Türkiye’de ilk kez çok büyük bir projeye imza attık. Barbaros, Instagram canlı yayınlarında şu ana kadar Kanada’dan Hindistan’a, Portekiz’den İspanya’ya, Güney Afrika’dan Almanya’ya, Fransa’dan Yunanistan’a Sırbistan’dan İngiltere’ye kadar dünyanın farklı ülkelerinden Cecilia Krull, The Weather Girls, Viktor Lazlo, Pumeza Matshikiza, Lena Kovacevic, The Puppini Sisters, IMA, Arunaja, Stan Antipariotis, Dulce Pontes, Omar Kamal gibi dünya müziğinin dev isimlerini ağırladı. Farklı dillerde ve tarzlarda dünyaca ünlü isimlerle birlikte söylediği şarkılarla dinleyenlere “80 Günde Müzikli Devr – i Alem” konseptiyle keyifli dakikalar yaşattı. Bence bu tarz kriz durumlarında dikkat edilmesi gereken şey öncelikle iletişimi sürdürmek.
Pandemi sürecinde Türkiye’nin virüsle mücadele kapsamındaki çalışmalarının Kültür Sanat ve Eğlence Dünyasındaki yansımalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bence süreci çok başarılı yönettik ama şu an normalleşme süreci içinden geçtiğimiz bu zamanlar çok daha önemli. Türkiye sağlık sektöründeki başarısını kanıtladı. Tabii bu süreç ne kadar sağlıklı yönetilirse bizler de kurallara riayet ederek her alanda olduğu gibi kültür sanat ve organizasyon alanında da normale dönmeye başlayacağız.