Son 10 yılımızın virüs gibi saran sosyal medya çılgınlığı teknolojik imkanların da ilerlemeyesiyle hayatımızın ortasına geldi, yerleşti. Telefon ayrılmaz bir parçamız oldu. Yolda, sokakta vapurda trende sadece ekranlara kilitlenen, yan yana oturan ama konuşmayan, duyan ama dinlemeyen, bakan ama görmeyen özetle hissetmeyen bireyler toplumuna dönüştük. Sokakta yardım çığlığı atan bir insan görsek yardım etmeden önce, elimiz telefona gidiyor çekip paylaşmak için. Sahi bu yapaylığın ne zaman bu denli parçası olduk? Ne zaman sistem insanları bu kadar hissizleştirdi?
Yada tersten gidelim mutlu bir anınızı düşünün, çocuğunuzla oynuyorsunuz ama yok o “an”a odaklanmak imkansız mutlaka bunu çekip instagramınıza koymalısınız ki eş dost da o mutluluğunuza şahit olsun. Peki o anın duygusunu yaşadığınızı hissediyor musunuz? Cevabı kalbinize sorun, o an telefonlarınızda ölümsüzleşti ama ya kalbinizde?
2019 verilerine baktığımızda sosyal platformlarda geçirilen zaman haftada ortalama 8-10 saat yani ayda 36-40 saat gibi bir zamanı sadece dijital ekranlara bakarak geçiriyoruz. Geçmiş yıllarda televizyonun yoğun izlenimi, sonrasında bilgisayara yerini bırakmıştı şimdiyse her işimizi akıllı telefonlarla dakikalar içinde hallediyoruz. Tabii ki bu da gelecek yılların bizden götürdüklerine değecek artılar tablosu. Mesela evden hiç çıkmadan haftalık market alışverişinizi yapabilir, saatlerce dolaşsanız bile bulamayacağınız o kıyafeti dakikalar içinde en uygun fiyata alabilirsiniz. Eskiden saatlerce bankada kuyruk beklerken şimdi parmaklarınızı çalıştırmanız ve birazcık aklınızı kullanmanız yeterli. Ve o çok severek sayfalarını çevirdiğiniz kitaplar, yeni mobil uygulamalarla sesli kitaplar olarak akıllı telefonlarınızda yerini aldı bile. Yolda sokakta yürürken, o en merak ettiğiniz kitabı dinlemenin konforu paha biçilemez. Bunlar yapay zekanın insan hayatına kanalize olmasıyla önümüzdeki yıllarda çok daha gelişip, örneklendirilecek başlıklar.
Peki siz bu sistemin neresinde ne kadar olmak isteyeceksiniz? Sosyal medya teknolojinin gelişimi ile eş zamanlı ilerlerken, bu dijital dünyaya ayak mı uyduracaksınız, yoksa “bu kadar yapaylık insan olduğumuz gerçeğini unutturuyor hem fiziki hem manevi duygularımızı canlı tutmamız gerekiyor” deyip hasreti duyulan eski yıllara dönecek ortamlar mı yaratacaksınız kendinize? Tercih sizin.
Damla Durdu Yüksel