İletişim, insan yaşamının en önemli öğelerinden biridir. İnsanı değiştiren belki de en büyük özelliği bir konuyu düşünüp karşısındakine güçlü bir ifadeyle aktarılmasını sağlayandır. Ancak iki insanın verimli bir etkileşim kurabilmesi için benzer yaşam yollarından geçmiş olması, farklı birçok şeyi deneyimlemesi de gereklidir. Örneğin herhangi bir konu hakkında kendi aralarında konuşurken bir derinliğe sahip olmalı, olmalı ki yaşamsal boyutta etrafına bir yenilik, farkındalık getirebilsin. Düşünün hiçbir şey bilmeyen birine üst level’dan yaklaşımlar yapıyor, şayet muhatabınız hiçbir şey anlamıyorsa ve alakasız sorular soruyorsa, bunu yaparken siz ne kadar bilgili olursanız olun yine o kişinin bir kazancı olmayacaktır. Bu arada şunu da belirtmek gerekir; Tartışma ortamlarından mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. Örneğin; karşılıklı konuşmalarda muhatabını çok rahat bir şekilde etkisiz bırakacağını düşünen biri bu hareketinden vazgeçiyorsa, hoş görü içinde kalıyorsa gerçekten kazanan taraf olur.
Bazı ukala tipler vardır, sohbet ortamına giremezler. Anlamadan sığ bilgileriyle, herşeyi biliyormuş edasıyla konuşup o muhabbeti verimsiz bir şekilde sonlandırırlar. Fakat derin yapılar, yaşama bakıp düşünerek konuşurlar. Dolayısıyla karşı taraf nasıl bir profil çiziyorsa ona göre pozisyon alırlar yukarıda örneğini verdiğim şekilde.
Yoksa bu yapılarla diyalog içine girmeniz mümkün olamaz. Ayrıca ayna nöronlar sayesinde cehaletleriyle sizleri de kendi frekans seviyesine çekeceklerdir. Böyle insanlarla zaman geçirmek enerjimizi de bozar. Enerjinin azalması, bilincin azalması demektir. Enerjimiz bitince pilimiz de bitiyor sonra ağzımızı açacak gücümüz kalmıyor. İşte, süreçler içinde beynimizi çöp bilgilerle yorup Zahiri bir üretim dahi gerçekleştiremeyiz. Böyle basit bir şeyi yaparken bu şekilde davranıyorsak hakikat yaşamının hakkını nasıl verebiliriz? Hacda da aynı böyledir. ‘Acaba benim günahlarım af oldu mu?’ diye düşündüğümüzde bu yaklaşım enerji bilinç düzeyinde bir boşluk oluşturur, bilinç kaybolur. ‘En büyük günahkâr odur’ denmesinin nedeni budur. Çünkü o bilinç muhafaza edilemediği için fırsatı kaçırıyor ve negatif üretimiyle günahla doluyor. Sıra dışı insanlar için bu tür şeyler söz konusu değil. Bunun yanı sıra şükür, beynimizin ürettiği, potansiyelden açığa çıkan bir oluşumdur. Şükredildikçe onunla bağlantılı olan şeyler de artar. Bir açılım, bilgidir. Ancak bizler sadece bilgi değiliz. Dolayısıyla şükrün, enerji-bilinç için de faydalı olacağını düşünüyorum. Esas açılım bu aslında.
Kuşkusuz bilgi ile insanları alt edebiliriz fakat o zaman da olayları varlık yönüyle değerlendirmiş oluruz. Bu da tasavvuf için çok doğru bir yaklaşım modeli değildir. İnsansılar ‘alt ettim’ der, ancak İNSAN için böyle bir şey söz konusu olmaz. Tartışmalardan uzak durmak gerekir. Ancak sıradan insanlarda böyle bir yaklaşım yoktur. İkili konuşmalar, insanda bilgi/yaşam yönlü açılım sağlar. Bu olmadığı takdirde sonuç olmaz. Çünkü akılcı yaklaşımlar bizleri canlı tutar, yeni şeyler de bilgiyi tazeleyip update eder.
Önemli bir konu daha var, paylaşabilmek. Bunu sağlayan ise sevgi. Sevgisinin gücü ona verdiriyor, paylaşımı arttırıyor. Vermediğinde ise kişi huzursuz oluyor. Bizlere bu yapılanmayı sağlayan en önemli faktör sevgidir. Nihayetinde öyle kimseler var ki Allah için her şeyini verdiğini düşünüyorlar. Bu da yanlış bir fikir. Bizler, Allah’a ne verebiliriz ki? Böyle bir şey mümkün mü? İnancın ilk safhasında insanlar heves olarak elinden ne geliyorsa yapar ancak o zannediyor ki kendisi veriyor, halbuki o bir şey veremez, onu yani sahiplendiği şeyi Allah almıştır.
Yaşamda, sohbet anlamında veya herhangi bir şekilde paylaşımda bulunacağımız şeylere çok önem vermeliyiz. Çünkü bunlar bizlerin hakikat yönlü yaşamımızda önümüze çıkacak zorluklardır. Bu yüzden yaşamın siyasetini iyi bilip, bazı yerlerde politik davranıp, bazı şeylerin üzerine profesyonel şekilde gidebilmeli, örtebilmeliyiz. Yani kaba tabirle gerektiği yerde “bilmeliğe” yatmalıyız. İşte ancak bu takdirde hakikatin hakkını verebiliriz. Dilerim yazdıklarım sizlerde bir açılım ve bilinçsel bir uyanmaya neden olur. Sevgilerle.
Ahmed F. Yüksel