TUİK’in 2015 yılındaki raporuna göre Türkiye’de her 10 kadından 4’ü[1] fiziksel şiddete maruz kalmıştır.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması 2014 sonuçlarına göre; ülke genelinde yaşamının herhangi bir döneminde eşinden veya birlikte yaşadığı kişiden fiziksel şiddete maruz kalan kadın nüfus oranı %35,5’dir.
Orta Anadolu bölgesi %42,8 ile yaşamın herhangi bir döneminde fiziksel şiddete maruz kaldığını belirten kadınların en fazla olduğu bölgedir. Yaşamın herhangi bir döneminde fiziksel şiddete maruz kaldığını belirten kadınların en az olduğu bölge %26,8 ile Doğu Karadeniz bölgesidir.[2]
Eğitimi olmayan ya da ilköğretimini bitirmemiş kadınların yüzde 55.8’i şiddet mağduruyken, lise ve üzeri eğitim alan kadınlardan şiddet görenlerin oranı yüzde 27.2. Türkiye genelinde yaşadığı şiddeti kimseye anlatamayan kadın oranı yüzde 48.5. Düşük gelir düzeyinde bu oran yüzde 54.1, yüksek gelir düzeyindeyse yüzde 37.5. Türkiye genelinde ‘ekonomik şiddete’ uğrayan kadın oranı yüzde 23.4. Erkeklerin ‘işten çıkmaya neden olma veya çalışmaya engel olma’ oranı düşük gelir seviyesindeki kadınlarda yüzde 21.5 iken, yüksek gelir düzeyindeki kadınlarda neredeyse aynı: Yüzde 21.2.
Cinsiyet eşitliğinde 145 ülke arasında 130’uncu
Nüfusunun yüzde 49,8’inin kadın olduğu Türkiye, dünyada cinsiyet eşitliğinde bir hayli geride. Dünya Ekonomik Forumu (WEF) “Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu”na göre Türkiye 145 ülke arasında cinsiyet eşitliğinde 130. sırada. Toplumsal cinsiyet eşitliğinde en önde gelen ülkeler sırasıyla İzlanda, Norveç, Finlandiya. En son sırada ise Yemen, Pakistan ve Suriye yer alıyor.[3]
Dünya’da ise BM raporlarına göre;
- Dünya kadınlarının %70’e yakını hayatlarının bir noktasında en az bir kere şiddet görüyor.
- Yılda 500.000-2 milyon arasında kişi fuhuş, kölelik gibi amaçlarla insan ticaretin mağduru ve bunun %80’ini kadın ve kız çocukları oluşturuyor.
- Tahminlere göre başta Afrika ve bazı Orta Doğu ülkelerinde olmak üzere yaşayan 130 milyon kadın ve kız çocuğu sünnet edilmiş.
- Eş şiddetinden kaynaklanan sağlık hizmetlerinin ve tıbbi müdahalenin maliyeti yalnızca ABD’de 4.1 milyar ABD dolarının üstünde.
BM Kalkınma Programı, 35’ten fazla ülkenin baba tecavüzünü suç olarak görmediğini ve 603 milyondan fazla kadının aile içi şiddetin suç sayılmadığı ülkelerde yaşadığını vurgularken ekliyor: “Toplumsal cinsiyet temelli şiddet sadece kadınları değil ailelerini ve ülkelerini de etkilerken kadın ve erkek arasındaki eşitsizliği de körüklemektedir.”
- Türkiye’de Kadına Şiddet Ve Kanuni Düzenlemeler Ve Uygulamalar
Türkiye’de kadına şiddet ile ilgili yasal düzenleme” 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” ile düzenlenmiştir.
Bu Kanun’un amacı, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir (m.1/I). Yeni Kanun ile kadın, çocuk, aile bireyi ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru korunmaktadır. Korunan kişi kavramı ile tedbir kararı kapsamında korunan şiddet mağdurunu ve varsa beraberindeki çocukları, aile bireylerini ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurunun anlaşılması gerektiği belirtilmiştir (Yön.m.3j).[4]
Yukarıda belirtilen kanun isabetli bir yenilik getirmiştir. Şöyle ki; 6284 sayılı Kanun şiddete uğrama tehlikesi bulunan kişileri ve evlilik dışı birleşmelerdeki şiddet mağdurunu, tek taraflı ısrarlı takip mağdurunu da koruma kapsamına almıştır[5] . Eski kanunda olmayan bu hüküm gerçekten de kadının korunması hakkında isabetli bir düzenleme olmuştur.
6284 Sayılı Kanuna Göre Şikâyet Ve İhbar Usulü
6284 sayılı Kanun, şiddet veya şiddete uğrama tehlikesinden haberdar olan kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının durumu derhal, şikâyet mercilerine bildirmesi zorunluluğunu getirmiştir.(K.m.7, Yön.m.4/ I)
İhbar ise, üçüncü kişiler tarafından ilgili makam veya mercilere olayın yazılı, sözlü veya başka bir suretle bildirilmesini; şikâyet ise şiddet mağdurunun şiddet veya şiddet tehlikesi halinde ilgili makam veya mercilere müracaat etmesini ifade etmektedir (Yön.m.3g).
3.2- 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun‘daki Tedbir Kararları
“Tedbir kararı”, 6284 sayılı Kanun kapsamında, şiddet mağduru ve şiddet uygulayan hakkında hâkim, mülkî amir veya kolluk tarafından, talep veya ihbar üzerine ya da resen verilecek kararı (K.m.2ğ, Yön.m.3 s); “koruyucu tedbir kararı“, bu kanun kapsamında belirtilen merciler tarafından korunan kişi hakkında olayın niteliği dikkate alınarak hükmedilecek tedbirlere ilişkin kararı (Yön.m.3 k); “önleyici tedbir kararı”, bu kanunda belirtilen merciler tarafından şiddet uygulayan veya uygulama tehlikesi bulunan kişi hakkında, olayın niteliği dikkate alınarak hükmedilecek tedbirlere ilişkin karar ifade etmektedir. (Yön.m.3 p) .
6284 Sayılı Kanun ile şiddetle mücadelede ve şiddetin önlemesinde önemli adımlar atılmıştır. Özellikle İstanbul Sözleşmesinde yer alan koruyucu ve önleyici tedbirlere ilişkin talepler ve etkin yaptırım uygulaması yeni yasada ifadesini bulmuştur. Şiddete uğrayan ve şiddete uğrama tehlikesi bulunan kişilerin kapsamı genişletilmiştir. Kanun‘un uygulamasında Anayasa, uluslararası sözleşmeler ve özellikle İstanbul Sözleşmesi‘nin esas alınacak olması, şiddet mağduruna temel insan haklarına ve kadın erkek eşitliğine duyarlı, sosyal devlet ilkesine uygun adil, etkili ve süratli destek ve hizmet verilmesi, şiddet önleme ve izleme merkezlerinin kurulacak olması ile şiddetle mücadeleyi kurumsal hale getirmesi, şiddet, aile içi şiddet ve ev içi şiddetin ayrıntılı tanımının yapılmış olması, koruyucu tedbirlere ilişkin kararların aile mahkemesi hâkimince verilmesi yanında, mülki amire de bazı tedbirlerin alınması konusunda görev verilmesi ve gecikmesinde sakınca bulunan durumlarda barınma yeri sağlanması ve rehberlik ve psikolojik rehberlik hizmetinin verilmesi için kolluk amirine de yetki verilmiş olması, şiddet ve şiddet uygulama tehlikesinin varlığı durumunda herkesin bu durumu resmi makamlara ihbar edebilmesi, tedbir kararını ihlal eden hakkında fiili bir suç oluştursa da ihlal edilen tedbirin niteliğine göre hakimin üç günden on güne kadar zorlama hapsi verilmesi başlıca olumlu gelişmelerdir. Şiddet kapsamına girenlerin kapsamına şiddete uğrayan ve şiddete uğrama tehlikesi olan aile bireyleri ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurunun da alınması ve bütün şiddet türlerinde kanundaki tedbirlere başvurulmasının kabul edilmiş olması, şiddete karşı atılan önemli adımlardır. Özellikle yeni Kanunun uygulanması hayati tehlikesi olan şiddet mağdurlarının korunmasında önemli rol oynayacaktır .[6]
- Sonuç
Aile içi şiddet bireysel bir olgu değildir. Aile içi şiddet toplumun bilinçaltının bir yansıması olarak ortaya çıkmaktadır. Toplumun gelişmişliği, içinde bulunduğu ruh hali ve insanların kadına vermiş olduğu değerdir. Aile içi şiddetin ortadan kaldırılması ya da en aza indirilebilmesi için bireysel değişimin yanında toplumsal olarak da bir değişimin gerçekleşmesi şarttır. En başta da bahsedildiği üzere bu değişimin en önemli adımı ise “bilinç”tir.Toplumda bu bilincin artırılması için ise medya ve sivil toplum örgütleri daha etkin bir şekilde çalışmalı, siyasi partilerin üstüne düşen görevi en iyi şekilde yerine getirmesi gerekmektedir.
Her ne kadar yasal düzenlemeler yapılsa ya da uygulamalara titizlikle dikkat edilse dahi, aile içi şiddetin nedenlerinin toplum olarak özümsenerek köküne inilmediği, değişimden korkulduğu sürece maalesef ki aile içi şiddet varlığını devam ettirecektir. Öncelikle bireylerin birbirlerine sevgi ve saygı duyması gerekmekte ve herhangi bir bireysel gücün, birisine şiddet gösterilmesi için kullanılmaması gerekmektedir.
Yukarıda aile içi şiddet hususunda “bilinçli bir birey” olunması gerektiği anlatılmakta ise de bilinçli bir birey olmanın en temel olarak özellikle çocuklarımıza ailede ve daha sonra da okullarda eğitim ve öğretim ile sağlanabileceği unutulmamalıdır. Bireyler en başından bu şekilde yetiştirilir, cinsiyete dayalı ayrımların ne gibi sonuçlara yol açabileceği anlatılırsa “bilinçli bir birey” olmak için en önemli adım atılmış olacaktır.
Mevcut durumda ise, özellikle 6284 sayılı kanunun yukarıda belirtilen durumlarda daha hassas uygulanarak, her ihbar ve şikayete daha duyarlı olunarak aile şiddet neticesinde ortaya çıkabilecek durumların önüne geçilmesi hedeflenmelidir. Ayrıca kadın sığınma evlerinin sayısı artırılmalı, tehdit edilen ve kocasının şiddetine maruz kalan ve kalma tehlikesi olan kadınlara kimliklerinin ve yaşadıkları yerlerin gizli kalması hususunda daha da itinayla çalışılmalı ve bu hususta kanuni düzenlemeler yapılmalıdır.
Kaynakça
- http://www.kadindayanismavakfi.org.tr/siddet-nedir
- Toroslu, N., Ceza Hukuku Özel Kısım, Ankara 2005, s. 42.
- kasumer.kku.edu.tr/anasayfa/dokumanlar/KADINA_YONELIK_SIDDET_ALGISI_KITABI.pdf
- 102. madde gerekçesi; Toroslu, N.,a.g.e., s. 58; Artuk, M. E.-Gökcen, A.-Yenidünya, A.C., a.g.e., s. 35.
- Artuk, M. E.-Gökcen, A.-Yenidünya, A.C.,a.g.e., s. 34; Tezcan, D.-Erdem, M. R.-Önok, R. M., a.g.e.,s. 214.
- tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2013-109-1321
UĞUR, Hüsamettin, Kadın ve Aile Bireylerine Yönelik Şiddete Karşı 6284 Sayılı Kanunun Getirdikleri, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Yıl: 2012 Temmuz –Ağustos,
[1]http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=21519
[2]http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=21519
[3]http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/rakamlarla-turkiyede-kadin-olmak
[4]tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2013-109-1321
[5]UĞUR, Hüsamettin, Kadın ve Aile Bireylerine Yönelik Şiddete Karşı 6284 Sayılı Kanunun Getirdikleri, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Yıl: 2012 Temmuz –Ağustos, S.101, s.348; BACAKSIZ, Pınar, 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Kapsamında Kadının Korunması, Ceza Hukukunda Kadının Şiddete Karşı Korunması, Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuka Genç Yaklaşımlar Konferans Serisi No.1 Ceza Hukuku, İstanbul Mayıs 2013, s. 16.
[6]tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2013-109-1321-sonuç kısmı
Gülbeyhan Saylağ