Beyin esnekliği; beynin kendini geliştirme, yeniden yapılandırma becerisidir ve bu hal ömür boyu devam eder. Beyin; genetik yüklemeler, astrolojik etkiler, hormonlar, beş duyuyla gelen verilerle sürekli bir gelişim içinde olan homojen bir yapıdır. Hislerinin ve tecrübesinin olgunlaşması, kendi özünü bulması için arınma yolunda bir çaba içine girer. Kur’an; bu aşamaya akademik bir şekilde “Arınmayanlar el sürmesin” diye değinir. Bu husus içselliğe geçmekle mümkündür.
Temiz olmamanın belirtileri toplumsal yaşamda iletişim ve etkileşim noktasında başlıyor. İlk belirtilerden biri takıntılı davranışlardır. Akabinde ise dur durak bilmeyen istek ve arzular var.
Allah ismi ile işaret edileni yaşayabilmek için önce bahsini ettiğimiz konularda arınmanın gerçekleşmesi şarttır. Geçmiş anılarımız ve gereksiz yüklemeler anlamını yitirdiğinde, ikilik üzere olan yaklaşımı bıraktığımızda şuur-bilincimiz arınır. Bedensel arzu ve isteklerinden, benliklerinden, şartlanmışlıklarından geçenler ‘bedensizliğin muhteşemliğini’ yaşayan ve egosundan arınmış olanlardır.
Söz konusu aşamada iradeye sanki dışsal bir yönlendirme/tetikleme söz konusu gibi gözükmesine rağmen, ilk ve orijinal tetikleme esasen içsellikle yapılanıdır.
Bu bakış açısından bakarsak arınmış insanlardan uzaklaşmak, varlığın tek oluşunu dikkate aldığımızda ‘Allah’tan uzaklaşmak’ anlamına gelir.
Bu konuyu bilen bir insanın yaklaşımı üzerinde düşünmek gerekiyor.
Der ki; “Arınmış insandan, arınma nasibi olmayan kaçar. Arınmışın, güçlü, pozitif enerjisi rahatsız edicidir.
Fazla ve zamansız talepte bulunan arınma adayını da arınmış, zaman zaman bilerek uzaklaştırır. Kabının genişlemesi için.”
Arınmış insan beşerî yargılardan bağımsızdır. Temiz bir insana yüklenilen tüm suçlamalar beşeriyetin gerektirdiği etmenlerdir. Bu husus arınmış bir insan için hiçbir şey ifade etmediği gibi ayrıca bu suçlamayı yapanı da son derece zor durumda bırakır. Arınmış, nefis terbiyesi görmüş bir insan ile beşeriyetin çukurunu doldurmaktan başka hiçbir niteliği olmayan insan arasındaki fark böylece ortaya çıkar. Kirli olan mana aleminde alay konusu olur. Çoğu zaman onun bir acemiliği, olaylara bakış açısında oturmamışlığı hatta sakarlığı da söz konusu olabilir. Detaylara bir türlü yaklaşamaz, tuhaf bir durum yaratır. Eleştiri noktalarına görgüsü ile değil acziyeti ile yaklaşır.
Sonuç olarak; beşeriyetin yaptığı baskı sonucu insanın kendini bir beden gibi kabul etmesi ve buna bağlı sorunları (korkma, utanma cimrilik, hayata karamsar bakma) kafaya takması; özetlemek gerekirse psikolojisini derinlemesine temizlemeden sağlıklı bir yaşama geçmesi mümkün değildir.
Bizler arınmış bir insanın; Allah yolunda gerek konuşmalarında gerekse davranışlarında bir ‘gerçeklik’ çabası içinde olduğunu görüyoruz. Önyargı ve kişisel bakış açısıyla olaylara yaklaşıp yorumda bulunmazlar. Ve bunu istisnasız şekilde uygularlar.
Arınmış insan; temiz, tahir olan bir insan anlamına gelir. Başlarına gelen olayın ağırlığını kaldıramayacakları gibi bir durum yaşamazlar. Hacimleri geniştir. Sübjektif davranışlardan ziyade objektif yaklaşımlarla ve duygulara kapılmadan konuları, olayları inceler ve değerlendirirler.
Mutlak arınmışlık, (dindeki tabirle Mustafa olma hali) şuurdaki kirlilikten kurtulma ve şirkle bulanmış bilincin temizlenmesi ile mümkündür. Bu koşullarda pislik, karmaşıklık artık iflas etmiştir. Beklentilerin ve ilişkilerin daima kişisel davranışlar üzerine oturduğu alan yerle yeksan edilerek, deyim yerindeyse arınarak, hataları tekrarlamayarak, ‘yenilenerek’ hayata tutunmak mümkün olmuştur.
Ahmed Fevzi Yüksel